25 Şubat 2022 Cuma

NATO ve AB den savaş açıklaması

 AB: UKRAYNA'DAN GELECEK MÜLTECİ AKININA HAZIRIZ

AB Konseyi Başkanı Charles Michel  “Putin’in başlatmış olduğu bir felaket yaşandı. Avrupa topraklarında 2. Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana görülmeyen bir şey bu. Bu saldırı AB’ye bir saldırıdır. AB, ona üye ülkelerle birlikte Rusya’yı bundan sorumlu tutuyor. Bugün büyük bir yaptırım paketi için hemfikir olduk. Masumlar, kadınlar, çocuklar hedef alaındı. Hiç olmadığı kadar desteğimize ihtiyaç duyuyorlar. Siz de insanlarınızı gereksiz bir savaşta kaybetmek istemezdiniz. Ukrayna'dan gelecek sığınmacı akınını hazırız" diye konuştu.



NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise, "Yaşananların tek sorumlusu Rusya'dır" dedi.

NATO'DAN AÇIKLAMA

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile ilgili 4'üncü maddeyi harekete geçirme kararını aldı

"Madde 4. Taraflar, içlerinden herhangi birinin siyasal bağımsızlık ve güvenliği, toprak bütünlüğü tehdit altına girdiğinde , içlerinden birinin talebi durumunda bir araya gelerek durumu müzakere edeceklerdir."

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg NATO ülkelerinin endişeli durumuyla ilgili 4'üncü madde uyarınca harekete geçmeye hazırlandıklarını açıkladı. Stoltenberg'in açıklamaları şu şekilde:

-Bu işgal sürpriz değil. Uyarılarını aylarıdır yapıyoruz.

-Rusya'ya askeri harekatı durdurma çağrısı yapıyoruz. Ukrayna'nın kendisini savunma hakkını destekliyoruz. 

-NATO Savunma planlarını aktive etti. Hazır hale getirildi. Uçaklarımız, gemilerimiz hazırdır. Kollektif savunmamız demir bir güç gibidir.

-Rusya’nın Ukrayna’yı tam işgaline karşıyız. 30 demokrasi ülkesi olarak yekvücut şekilde değerlerimizi savunuyoruz. Demokrasi her zaman otokrasiye galip gelecektir.

-Ukrayna'ya asker gönderme planımız yok, savaşın NATO topraklarına sıçramaması için savunma planlarımızı aktive ediyoruz.

DOĞU KANADI'NDA HAREKETLİLİK

ABD'nin NATO güçleri kapsamında Doğu Avrupa'ya konuşlandığı askeri üslerde Rusya hareketliliği başladı. bu kapsamda Polonya'da bulunan ABD askerlerine "hazır ol" emri verildi.

Polonya, Rusya'nın Ukrayna'ya askeri müdahalesi üzerine, "NATO'nun (Avrupa'nın) doğu kanadını güçlendirme" çağrısında bulundu.

Polonya Hükümeti Sözcüsü Piotr Muller, "NATO'nun doğu kanadının acilen güçlendirilmesi gerekiyor. Bu tür kararların şimdiden alınması gerekiyor." dedi.

Muller ayrıca, Ukrayna'daki Polonya diplomatik temsilciliklerinin "mümkün olduğu sürece" açık tutulacağını kaydetti.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Rusya-Ukrayna krizinin tırmanması üzerine, Polonya'ya 3 bin ilave asker gönderilmesi talimatı vermişti

22 Şubat 2022 Salı

Suudi Arabistan'dan Osmanlı hamlesi

 Suudi Arabistan, geçtiğimiz günlerde ülkenin kuruluş tarihini değiştirdi. Şimdiye kadar 23 Eylül 1932 olarak kabul edilen kuruluş tarihi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kararıyla 22 Şubat 1727 oldu. Peki bu karar ne anlam taşıyor? Osmanlı İmparatorluğu ile olan bağı nedir? Habertürk’ten Emin Arslan’ın haberi.



Haziran 2017’de Veliaht prens olan Muhammed Bin Selman, ülkede birçok alanda radikal reformlar yaparak Suudi Arabistan’ı dönüştürmeye devam ediyor. Veliaht prensin son hamlesi ise ülkenin tarihini değiştirmek, yeniden biçimlendirmek oldu. Artık kuruluş tarihi modern Suudi Arabistan’ın ABD ve İngiltere ile onları takip eden diğer ülkelerin resmi olarak tanındığı 1932 değil, Suud hanedanının kurucusunun oğlu Muhammed bin Suud’un Osmanlı İmparatorluğu toprağı olan Diriye’de ‘bağımsız bir emir olarak’ hakimiyet kurduğu 1727 yılı.


Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'in konuya ilişkin çıkardığı kararname resmi haber ajansı SPA'da yer aldı.



Kararnamenin, devletin kökleriyle duyulan gurur ve vatandaşların 3 asır önceki Muhammed bin Suud dönemi yöneticilerine olan derin bağlılığından hareketle çıkartıldığı ifade edildi.


Kararnamede şu ifadelere yer verildi:


"İlk Suudi Devleti 1727'de kurulmuş ve 1818'e kadar devam etmiştir, başkenti Diriye'dir ve yüzyıllarca süren istikrarsızlık ve bölünmüşlükten sonra Arap yarımadasında güvenlik ve birliği tesis etmiştir. Turki bin Abdullah bin Muhammed bin Suud ise 1824'ten 1891'e kadar hüküm süren ikinci Suudi Devleti'ni kurmayı başarmıştır. Bundan 10 yıl sonra Kral Abdulaziz bin Abdurrahman Faysal Al Suud 1902'de, Suudi Arabistan Krallığı adıyla üçüncü Suudi Devleti'ni kurmuştur. İlk Suudi Devleti'nin kuruluşu Şubat 1727 yılına denk geldiği için 22 Şubat'ın 'kuruluş günü' olarak kabul edilerek resmi tatil ilan edilmesine karar verilmiştir."

18 Şubat 2022 Cuma

Moskova'da kriz

 


TASS haber ajansı, bakanlığın teknik sorunlar nedeniyle sitesinin bir saattir kapalı olduğunu söylediğini aktardı. Ancak yetkili, teknik sorunların ne olduğuyla ilgili ayrıntı vermedi.


Başta ABD olmak üzere Batı dünyasıyla Ukrayna krizi sebebiyle gerilim yaşayan Rusya'nın ABD'ye 'güvenlik garantileri' yanıtı bugün ulaşmıştı.


ABD Başkanı Biden ise Rusya'nın güçlü bir şekilde reddetmesine rağmen 'Ukrayna'nın işgal edileceği' iddiasında ısrarcı. Biden, Rusya-Ukrayna gerilimine ilişkin açıklamasında "Rusya'nın işgal tehdidi yüksek. Tüm işaretler Rusya'nın Ukrayna'ya gireceğini gösteriyor" ifadelerini kullandı.



15 Şubat 2022 Salı

İran'ın cesur kadını Merziye Hadidçi

 


İmam Humeyni ona inkılabın annesi adını verdi Alevi rejimi ve savak ona ve ailesine çocuklarına hiçbir işkenceyi atlamadan yaptılar lakin bütün bunlar onu ve inkılabı korumaktan ve savunmaktan bir zerre bile alıkoymadi o merziye haditciden başkası değildir o 1352 yılında savak tarafından tutuklandı merziye hanım bu konuda şöyle diyor memurlar kendi ölümleri ve asılmamaları yani kendi hayatlarını bahane göstererek çadırlarımızı hicablari başımızdan aldılar ama çok açık bir şekilde belliydi ki asıl hedefleri ve amaçları hicabı kaldırmak ve bizim ruhiyemizi ve ümitlerimizi kırmaktı biz bize ait olan asker battaniyelerini. Hicap yerine kullanıyorduk Bizim yaptığımız bu iş o sıcak yaz günlerinde memurları çok şaşırtıyordu ve bizimle dalga geçiyorlardı merziye hanım zindan hayatı bittikten sonra ağır işkenceler sebebiyle ameliyata alındı ve ölümden kurtuldu ama birkaç ay sonra tekrardan tutuklandı ve hapishaneye atıldı bu zamanda ideolojik Marksist grupların karşısında durarak ve Müslüman kadınları bir araya toplayarak işkencede yapılan zulümler den dolayı ağır yaralar alanları devlet tedavi etmediği için kendileri tedavi etmeye başladılar ve daha sonra bu yaptığı işlerden dolayı bir memurun mektubu ile merziye hanım savak Hastanesi'ne gönderildi ve 1353 yılında şehit Muhammet münteziri nin yardımlı ile hastaneden kaçtı ve sahte kimlikle İngiltere'ye ve daha sonra acı ve zor zamanları geçirmek için Lübnan'a ve Suriye'ye gitti İmam Fransa'ya hicret ettikten sonra onun daha önce gördüğü eğitimlerden dolayı imamın şahsi muhafızı oldu onun alışverişini bulaşıklarını ev işlerini yapıyordu. 

imam Tahran'a döndükten sonra o da 4 yıllık gurbetten sonra İran'a döndü merziye hanım inkılap Zafer kazandıktan sonra İran ordusunun kurucularından biriydi ve İran'ın batı Bölgesi'nin ilk kadın komutanı ünvanını aldı ve hamedan ordusunun mesuliyetini aldı o İran İslam cumhuriyetinin düşmanlarınin bastırılmasında yok edilmesinde kilit anahtarlardan biriydi ki onların inkılabın ilk zamanlarNdaı inkılap aleyhinde pis ve çirkin hedefleri vardı merziye Hanım'ın önemli işlerinden biri de dış siyasette yaptığı Ayetullah cevadi amuli ve Ayetullah laricani ile birlikte seferler di ki imamın mesajını gurbaçova 1367 yılında götürmüş iletmişlerdi merziye hanım 3 defa Tahran ve hamedan halkının vekili olarak iran İslami devlet meclisinde bulundu bütün ülkede kadın besicilerin (gönüllü halk askerlerinin) mesuliyetini aldı şehit mutahhari medresesindede ders verdi onun sabıkalarından bir diğeri de buydu ve o mücahitlik ile dolu bir ömürden sonra 1395 yılında aban ayının 7'sinde 78 yaşında vefat etti ve imam humeyni'nin kabristanlığı nın yanında defnedildi Allah ona rahmet eylesin

Ukrayna ve Rusya Krizi



Dünyanın gözü kulağı Ukrayna - Rusya sınırında. Bölgedeki tansiyon en yüksek seviyesine ulaşmışken gelen açıklamalar ile tansiyon kısa süreliğine düştü. Ancak Rusya'nın tatbikat sonrası bazı birliklerini sınırdan çekmesi ile başlayan 'bahar havası' kısa sürdü. NATO, 'Gerginlik azalmadı... Yeni bir saldırı hâla mümkün' mesajı verdi. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg Rusya'dan Ukrayna krizi konusunda diplomasi izlemeye istekli olduğuna dair işaretlerin olumlu olduğunu, ancak Moskova'nın sınırdan askerlerini geri çektiğine dair bir işaret olmadığını söyledi. İngiliz basını ise ABD istihbaratına dayandırdığı haberlerde Rusya'nın gece 3'te saldırıya geçeceğini duyurdu.

Dünyanın gözü kulağı Ukrayna sınırından gelecek haberlerde. Zira askeri yığınağa devam eden Rusya'nın Ukrayna'ya saldıracağı iddiası artık en yüksek perdeden dile getiriliyor.


Olası bir saldırı için birliklerini teyakkuza geçiren Ukrayna tabiri caizse Rusya'yı durdurabilmek için son hazırlıklarını yapıyor.


Bölgedeki tansiyonu düşüren Haber Rusya'dan geldi. Rusya sınıra yakın bölgelerdeki tatbikatların sona ermesi sonrası bazı birliklerinin üslerine döndüğünü duyurdu.


Rusya'nın tatbikat sonrası bazı birliklerini sınırdan çekmesi ile başlayan 'bahar havası' kısa sürdü. NATO, 'Gerginlik azalmadı... Yeni bir saldırı hâla mümkün' mesajı verdi.


SALDIRI İÇİN SAAT VERDİLER


İngiliz Sun gazetesi ABD istihbaratına dayandırdığı haberinde Rusya'nın gece 3'te saldırıya geçeceğini duyurdu.

Rusya'nın sınırlı sayıda birliği sınırdan çektiğinin altının çizildiği haberde Belarus'ta bulunan Rus güçlerinin işgalde kilit rol oynayacağı öne sürüldü.


Gece füze saldırısı ile başlayacak olan saldırıya 200 bine yakın askerin katılacağı iddia edildi.


'Şafak Baskını' başlıklı haberde üst düzey kaynakların Putin'in bazı birlikleri sınırdan çektiğine dair haberlere rağmen, kuşatma altındaki Ukrayna'nın savunma hazırlıklarının devam edeceğini bilgisini paylaştığı belirtildi.

Geçtiğimiz saatlerde ABD'den gelmişti. CBS NEWS'a konuşan bir ABD'li yetkili bölgedeki Rus birliklerinin savaş pozisyonuna geçtiğini belirtti.


Adı açıklanmayan yetkili bu bilgiye elde edilen uydu görüntüleri ile ulaşıldığının altını çizdi.


Yetkili, ABD'nin Rusya'nın hafta sonuna kadar Ukrayna'ya saldıracağına inandığını, ancak saldırının ne şekilde olacağının henüz belli olmadığını söyledi.


Ukrayna'yı adeta kuşatan Rusya'nın sınırda 100 binin üzerinde askeri bulunuyor. Batılı istihbaratlar gelen yeni bilgiler ışığında Moskova'nın nasıl bir yol izleyeceğine dair yeni bir rapor hazırladı

7 Şubat 2022 Pazartesi

İslamoğlundan yeni bir şok

Uzun süredir liberalleşen söylemleriyle ön planda olan Mustafa İslamoğlu, artık İslamcı olmadığını ilan etti. İslamoğlu'nun muhafazakar-sağcılıkla İslamcılığı eşitleyen sözleri tepkiyle karşılandı.



Türkiye Müslümanlarının büyük çoğunluğu, Ak Partiiktidarı döneminde sınıfta kaldı. Geçmişte dile getirilen ilke ve ideallere sahip çıkanlar çizgilerini korusa da, dünyevi ikbal peşinde koşanlar dindar mahalleyi domine ederek adaletten ve merhametten uzak, muhafazakar, sağcı bir çizginin tesis edilmesini sağladı.

Bu durum AK Parti iktidarının gücünü kaybetmeye başladığı son dönemde iyiden iyiye tartışılmaya başlandı, bazıları eliyle İslamcılık açısından büyük bir ümitsizlik havası oluşturuldu.

Şimdilerde iki kutup oluştu. Ak Parti iktidarının keskin muhafazakar destekçileri ile onlardan ümidini keserek liberalleşen eski İslamcılar.

Son olarak Mustafa İslamoğlu da bu ikili dayatmada safını belli etti. İslamoğlu, İslami mücadelenin en bereketli yılları olan 1970, 1980 ve 1990’lı yıllardaki söylemlerinden tövbe ettiğini ifade ederek en büyük pişmanlığını “bir dönemini İslamcı olarak geçirmek “olarak açıkladı.

İslamoğlu, Karar TV’de ‘Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz’ sözleriyle artık İslamcı olmadığını ilan etti.

İslamcılık ile muhafazakarlığın ayrımını yapmayan İslamoğlu’nun bu hazin sözleri İslami mücadeledeki çizgisinde sebat edenlerce hem tepkiyle karşılandı hem de ağır bir vebal olarak yorumlandı.

6 Şubat 2022 Pazar

Dr Mahmut Acar: İsrail ile Normalleşme ne demek???

 Konumuz normalleşme olunca insanın aklına güzel ve doğal şeyler gelmesi gerekmektedir. Ancak söz konusu olan normalleşme Ülkemiz ile İsrail arasında olma ihtimalinden dolayı mesele değişmektedir. Çünkü İsrail devleti kelimenin tam anlamıyla bir terör devletidir.



Türkçeye, Fransızcadaki “terreur” sözcüğünden geçen “terör” sözcüğünün kökeni, Latincedeki “terror” sözcüğüne dayanmaktadır. Latince “terror” sözcüğü, “terreo” fiilinden türemiştir. “Terreo” fiilinin anlamı “korkutuyorum” demektir. Buradan türeyen “terror” ise “büyük korku, dehşet, dehşet nesnesi veya korku objesi” gibi anlamlara gelir.

Fransızca Petit Robert sözlüğünde “bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku” olarak tanımlanır. Oxford İngilizce Sözlük’te “genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak” olarak tanımlanır. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde, “yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş” olarak tanımlanır.

Siyonist İsrail devleti ise yukarıdaki tanımların hepsine hatta daha fazlasına sahiptir. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu yıkılmadan önce Filistin topraklarında yaşayanların tamamını sadece Müslümanlar oluşturmamaktaydı. Ancak Siyonist Lider Herzl’in hatıralarına göre Nevlinski, Herzl’in ‘Filistin topraklarını satın almak’ tasarısını Sultan’a sunmuş, bunun karşılığında Osmanlının bütün borçlarının ödenmesini teklif etmiş, fakat Abdülhamid Han’dan Herzl’in bütün hayallerini suya düşürecek olan şu meşhur cevabı almıştır: “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmışlardır.” Bunun üzerine Siyonistlerin emriyle Avrupalı, Amerikalı ve diğer emperyalist devletler birleşip birinci dünya savaşını çıkardılar ve Osmanlıyı yıktılar. Ardından da dünyanın çeşitli bölgelerindeki Yahudileri Filistin’e yerleştirmeye başladılar, onları silahlandırdılar ve yerli halkın üzerine saldırttılar.

8 Mayıs 2021’de Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş’ın da dediği gibi böylece yerli halkın tüm imkânlarına el konulmuş, çeşitli baskı ve uygulamalarla halk, şehirleri terk etmeye zorlanmıştır. Bu bilinçli istila politikalarıyla dünyanın değişik ülkelerinden -zaman zaman zorlama ve şantajlarla- Yahudiler, Filistin topraklarına taşınmaya başlanmıştır. Küçük alanlarda başlayan toprak istilası, her geçen gün Yahudi nüfusun arttığı planlı bir işgale dönüşmüştür. Böylece Filistin topraklarının işgaliyle başlayan süreçte Müslümanlar; baskı, zulüm, işkence ve hatta katliama maruz kalmış, her türlü hak ve özgürlükten mahrum bırakılmış, tüm imkânları talan edilerek gasp edilmiştir. Dünyanın gözü önünde bir gasp yaşanmaktadır. Neticede İslam coğrafyasının merkezinde bir avuç azınlık olarak inşa edilen işgalci bir topluluk, başta Batılı devletler ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bir takım güç merkezlerinin de desteği ile uluslararası hukuku, ahlakı, diğer inançların kutsallarını hiçe sayan pervasız ve şımarık tavırlarıyla Ortadoğu’da barış ve huzurun önünde en büyük engel haline gelmiştir. Zira kendi güvenliğini oluşturabilmek için Ortadoğu’daki bütün kaos, kargaşa, çatışma ve savaşların arkasında Siyonist İsrail yer almaya başladı. Hatta ülkemizde yaşanan darbelerin, cinayetlerin, faili meçhullerin, özellikle FETÖ’nün ve PKK’nın arkasında da bunlar durdular ve durmaya da devam etmektedirler.

Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan farklı tarihlerde yaptığı konuşmalarda İsrail devletinin ve yerleşimcilerinin katil, cani, terörist olduğunu hep dile getirmiştir.

Örneğin “one minute” çıkışı hafızalardan silinmedi. 29 Ocak 2009 tarihi, Davos’un 48 yıllık tarihine kazındı. Zira Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’in sözlerine tepki gösteren Başkan Erdoğan, “suçluluk psikolojisiyle sesiniz yüksek çıkıyor. Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” demiştir.

Ancak şimdi eğer İsrail ile normal bir sürece girilirse “one minute” efsanesinin sonu gelmiş olmayacak mı? İnsanlar alay etmeyecekler mi? O tarihten beri “bu bir oyundur” diyenler haklı çıkmış olmayacaklar mı? Keza Abdülhamit Han Hazretlerinin dediği gibi kanla alınan ve parayla satılmayan vatan toprakları üç beş kuruş karşılığında satılmış olmayacak mı?


22 Eylül 2011’de Sayın Erdoğan katıldığı bir programda, “İsrail karşıtı söylemlerin arkasında, Arap devletleri arasında daha fazla saygınlık ve popülarite kazanma niyeti mi var?” şeklindeki soru üzerine, “Şunu açık konuşayım. Bizim bir popülarite derdimiz yok. Biz doğruyu, hakkı söylemek zorundayız. Adaletin gereği bu. Benim partimin adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Önce adalet. Adalet olmadan kalkınma olmaz” dedi. Başbakan Erdoğan sözlerini, “Eğer bir yerde zulüm varsa biz bu zulme seyirci kalamayız. Burada bir zulüm var. Hele hele benim 9 vatandaşımın öldürülmesi olayı aslında bir savaş sebebidir. Ama biz bunu bir savaş sebebi bile saymadık. Büyük devlet olmanın gereği sabrettik” diye sürdürdü. “Ama bunu, İsrail'in saldırısını bir savaş sebebi olarak görüyorsunuz değil mi?” sorusunu Erdoğan, “Gereğinde bu da yapılır. Ama biz büyük devlet olmanın gereği olarak buna sabırlı davrandık. Acaba Amerika’nın vatandaşlarının böyle 9 tanesi uluslararası sularda herhangi bir devlet tarafından öldürülmüş olsa ‘iyi yaptınız’ der mi? Hoş karşılar mı? Bizim bakışımız, yaklaşımımız da şu anda budur” diye yanıtladı.


19 Kasım 2012’de kendi hesabından attığı bir Tweet’te “İsrail bir terör devletidir” diye yazmıştır.

Ancak şimdi eğer İsrail ile anlaşma yapılırsa teröristlerle anlaşma yapılmış olunmayacak mı? Haktan ve adaletten yüz çevrilmiş bir duruma düşülmeyecek mi? Filistin’deki ve Ortadoğu’daki zulümlere seyirci kalınmış olunmayacak mı? Mavi Marmara gemisinde şehit olan vatandaşlarımızın kanı yerde kalmış olmayacak mı? Siyonist İsraillilere “şehit olanları iyi ki öldürdünüz” diye şöylenmiş olunmayacak mı?


26.7.2014’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN International'dan Becky Anderson'ın sorularını yanıtladı. Erdoğan, eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un kendisine söylediği, “Hayatımda en mutlu olduğum anlar Filistin'de tankların üstünde olduğum zamanlardı” sözünü hiç unutamadığını dile getirerek, “Dünya, İsrail'e karşı suskun. Ama biz sessiz kalmayacağız” dedi. Gazeteci Anderson'ın, “İsrail'in Nazileri anımsattığından ve soykırım yaptığından bahsetmiştiniz. Yorumlarınızın arkasında mısınız?” sorusu üzerine Erdoğan şöyle dedi: “Tamamıyla arkasındayım. İsrail'in Gazze'ye yaptığı, Hitler'in onlara yaptıklarını aşmıştır. Biz Hitler'in yaptıklarını ve İsrail'in yaptığı soykırımı kabul etmiyoruz… İsrail böyle bir şeye (ateşkese) yaklaşmıyor ve ölüm kusuyor, kan kusuyor… Sürekli teyakkuz halinde uyuyorum. Ülkemin içindeki bölücü terör örgütü ile mücadelede acaba herhangi bir yerden bir ölüm haberi gelecek mi? Ancak şu anki durumu sorarsanız, tek endişem sadece Filistin, Filistin, Filistin.”

Ancak şimdi eğer İsrail ile olağan bir sürece girilirse onun zulümlerine sessiz kalmış olmayacak mıyız? Terör devleti İsrail hakkında şu ana kadar söylemiş olduklarımızdan yüz seksen derece dönmüş olmayacak mıyız? Filistin diye bir endişeyi aklımızdan çıkarmış olmayacak mıyız?


10 Aralık 2017’deki konuşması sırasında İsrail'in yıllar içinde topraklarını genişletmesini haritalarla gösteren Erdoğan şöyle dedi: “1947-67 arasında Filistin küçülmeye başladı. 1967’de İsrail iyice büyüdü. Geliyoruz bugüne. Mevcut durum. Şu anda İsrail ne oldu, bugün ve Filistin ne oldu? Filistin mazlum, mağdur. İsrail tam bir işgal devleti. Dünyanın almış olduğu hiçbir kararı bugüne kadar bu İsrail tanımamıştır.” Genç bir erkeğin gözaltına alınma anındaki fotoğrafını gösteren Erdoğan, “İsrail terör devletidir, terör. 14 yaşındaki çocuğu, gözleri bağlı olarak bu teröristler bakın ne halde sürüklüyorlar” ifadelerini kullandı.


Ancak şimdi eğer İsrail ile anlaşma yapılırsa devlet terörüne destek vermiş olmayacak mıyız? Onların Filistin’i tamamen işgal etmelerine göz yummuş olmayacak mıyız? Kadınları, çocukları, kızları, genç delikanlıları sürüklemelerine onay vermiş olmayacak mıyız?

10.12.2017’de Sayın Erdoğan şöyle dedi: “(ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımasına ilişkin kararını) Trump'un açıklaması bizim için zaten bir yok hükmündedir. Bunun bir kıymetiharbiyesi yoktur. Orayı başkent olarak ilan etmenizin, büyükelçilik binanızı oraya taşımanızın bizim nezdimizde bir kıymetiharbiyesi yoktur. Yok hükmündedir. Ülkemizin merkezinde yer aldığı coğrafya kasvetli günler yaşıyor. Türkiye barış, istikrar ve güvenlik için çalıştıkça birileri de savaş için gayret sarf ediyor. Birileri İslam dünyasını gözyaşına boğmak için uğraşıyor. Kudüs'ü çocuk katili bir ülkenin insafına terk etmeyeceğiz. Bizden sessiz kalmamızı, adaletsizliğe boyun eğmemizi bekliyorlar, bizim için zalimin de mazlumun da kim olduğunun önemi yok. Bu milletin mazisinde, Ey İsrail, asla soykırım yoktur. Bu milletin tarihinde etnik temizlik yoktur, katliam, zulüm, işkence yoktur.


Ancak şimdi eğer İsrail’e karşı hiçbir şey yokmuş gibi bir muamele yaparsak bu coğrafyadaki savaşa ve kaosa destek çıkmış olmayacak mıyız? İslam dünyasını gözyaşlarına boğmuş olmayacak mıyız? Kudüs’ü çocuk katillerinin insafına terk etmiş olmayacak mıyız?


19 Mayıs 2018’de yaptığı bir konuşmasında İsrail devletini ve Siyonist yerleşimcilerin hepsini terörist olarak nitelendirdi ve şöyle dedi: “Terörist yerleşimci grupların kutsallarımıza yönelik saygısızlıkları karşısında artık sabrımızın sonuna geldik. Biz Filistin halkıyla dayanışma şuurumuzu hiçbir zaman sükuta erdirmeyeceğiz. Her gün gencecik evlatlarını İsrail terörüne kurban veren Filistin halkına uluslararası barış gücü gönderme dahil, bunun altını çiziyorum, uluslararası barış gücü gönderme dahil bir koruma sağlanması şarttır.”


Ancak şimdi eğer İsrail’e karşı iyi davranırsak ve onları güzel karşılarsak terörist yerleşimcilerin Mecsid-i Aksa’mıza ve diğer kutsallarımıza saygısızlıklarına göz yummuş olmayacak mıyız? Mazlum ve mağdur Filistin halkına sırtımızı çevirmiş hatta düşmanıyla işbirliği yaparak sırtlarından vurmuş olmayacak mıyız? Filistin’in gencecik evlatlarını İsrail terörüne teslim etmiş olmayacak mıyız?

24 Eylül 2019’da BM Genel Kurulu’ndaki hitabında Filistin-İsrail sorununa geniş yer ayırdı. 1947’den başlayarak günümüze kadar İsrail’in bölgede genişlemeci bir politika izlediğini belirten ve aşama aşama harita ile bunu Genel Kurul’a anlatan Erdoğan şöyle dedi: “Merak ediyorum İsrail nerede? 1947’de neresiydi ve şu anda neresi? İsrail doyuyor mu? Hayır. Kalanını almanın gayreti içinde. BM’de alınan kararlar uygulamaya geçiyor mu? Hayır geçmiyor. Bu çatının altında aldığımız kararlarla biz tesirli olamıyorsak adalet nasıl olacak? Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen planın amacı Filistin halkının mevcudiyetini ortadan kaldırmak mıdır? Bunlar dünyayı kana mı bulamak istiyor?”


Ancak şimdi eğer iç veya dış borçlarımızdan dolayı terörist İsrail ile aynı masaya oturup mutabakat yaparsak bütün inançlarımıza ve insani değerlerimize ihanet etmiş olmayacak mıyız?


DR MAHMUT ACAR

NATO ve AB den savaş açıklaması

  AB: UKRAYNA'DAN GELECEK MÜLTECİ AKININA HAZIRIZ AB Konseyi Başkanı Charles Michel   “Putin’in başlatmış olduğu bir felaket yaşandı. Av...